top of page
Yazarın fotoğrafıAnıl Aslan

Veda - Bölüm 1

Güneş, ağır ağır bıraktı kendini ardını bilmediğimiz bir yüksekliğin arkasına. O da hissetmişti sanki bir şeyleri, görmek istemiyordu günün artıklarını. Çoğu tükenmiş, çürümeye terkedilmiş kalanlarımız; her birimiz bir kaldırımın, bir bankın üstünde serilmişiz. Bir çöp torbasının içinde birbirimize karışıyor sıvılarımız. Her uyanışın akşamında aynı kâbus için uykuya dalanlar gibiyiz.

Derin bir çukurun içerisinde kaynamaktan sıkılmış, hırçın bir denizin; kayalıklardan çıkarttığı hınca, derin ve romantik bir anlam yükleyenler yüzünden bugün burada buluşmaya karar verdik belki de. Oysaki martıların çığlığı her şeyi açıkça anlatmaya yetmiyor muydu?

Paçalarımdan öteye erişemeyen tuzlu su, yine de genzimi yakıyordu sanki. Sanki litrelerce, tüketmeye çabalarcasına içmiştim Ege'nin suyunu. Lakin bu hissi iyi bilirim. Kendine müstahak gördüğün bir kederi, bir damlasını bile israf etmeden içine çekmeye çalışanların hissidir bu.

Birkaç santimetre kareye kadar küçülmek, bir karınca yuvasına sığmak isteyen ruhlara sahibiz. En minyonumuzun bedeni bile kendine büyük geliyor bazen. Cüssemizden de büyük laflarımızın altında acizce eğiliyoruz. İnatçı bir kelebek gibi yakıcı bir ışığın peşinden uçup duruyoruz.

İşte damarlarıma bir alev zerk olunan ışığım. Batmadan önce güneşten nasibini almış kumral saçlarıyla, bir aydınlığın en güzide tanımlaması. Uzun, bileklerinin biraz üstünde biten elbisesinin altındaki minik ayaklarıyla yaratabildiği en büyük depremle yaklaşıyor yanıma…

Titreyen dizlerimi saklamakta ustalaştım, fakat bir yaprak gibi titreyen içimi her zaman ele veririm. Sıklaşan göz kırpmalarımdan dahi anlaşılır içimdeki felaketim. Cılızlaşan sesimin diplerinde saklı bir kaosu bulmak hiç zor değildi gerçekten dinleyene.

Usulca ayakkabılarını çıkartıp, yanıma oturdu. Ayaklarını ıslak kayalıkların üzerine yerleştirdi. Bir öfkenin imdadına yetişir gibi, birkaç sakin dalga ıslattı bileklerine kadar. Ufuklara doğru bakındı. Rüzgâr da deniz de çekildi köşesine. Kurak bir zemin hazırladı kelimelerinden önce. Kursağında kalan son bir sevgiyi yutkundu, artıklarını öksürdü, boğazını temizledi.

“Selam,” dedi, yalnızca hüzün ve öfkeyi hissedebildiğim bir tonla. Ben, her zaman yanımda taşıdığım aşk kırıntılarına uzattım ellerimi. Gözlerimi kapatıp, hatırladığım en güzel gülüşe, martıları kızdıran kahkahalara sarıldım. İçinde ne hüzün ne de öfke olan bir tonla “Hoş geldin,” dedim. Biliyorum bu geliş hiç hoş değildi.

Kıvrılan dudaklarından ve genişleyen burun deliklerinden taşan ruhunu izledim. Göğüs kafesinin içinde bir şeyler soluyordu. Ellerini koyacak yer bulamadığında kollarıma sarılırdı, ışığı sönen saçlarını omuzlarımda uyuturdu. Şimdi elleri tırnaklarını kanatırcasına bir kayalığa tutunmuştu. Bir süre sonra karanlığa boğulan saçları kendini yerçekimine teslim etmişti. Yine de dik tuttu başını…

Bir süre sessizlik devam etti. Orada bizden başka herkes, bir veda sahnesinin figüranını oynuyordu. Oynanması gereken bir sahne, konuşulması gereken diyaloglar vardı.

“Neden geldin?” diye sordu, bir bıçak gibi kesti sessizliği. Kimse itiraz etmedi.

Neden gelmiştim sahiden? Başımı öne eğdim, önce kendime cevap verebilmek için. Sırf bir vedayı yerinden seyretmek için gelinir miydi? Sevdiğini, sevdiğin ve seyretmeye bayıldığın haliyle hatırlamak ve hatırında yaşatmak yetmez miydi? Şimdi ne olacaktı, onu bu gözbebeklerinde küçüldüğüm haliyle hatırlayacaktım hep. Bir ayrılığı, bir uzaklığı vücut bulmuş haliyle, en yakınından, mesafesiz hatırlayacağım. Kendi ölümümü anlatan, tek gösterimlik bir filme en önden bilet almıştım.

Pişmanlığımı yutkunup, yüzümü yeniden ona döndüğümde “Seni görmek istedim. Belki son kez, belki değil…” diye cevap verdim. Hiçbir veda sonu ölümle bitene kadar sonsuz değildir belki de diye düşündüm. İçimde derin bir oyuk açan bu umudun sorumlusu şüphesiz onun şimdiden ardında bıraktığı boşluktu. İçimin oyuğunu yeniden onunla dolduramayacaksam eğer, en azından çürüyene kadar onu arzulayan bir umudu gömmeliydim oraya. Ya filizlendiği yerden yeni sevdayı hasat etmek için geri gelecekti, ya da gırtlağıma kadar çürüyecekti içim.



25 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page